Ama bir kadını yürekten ağlatmak zordur.
Eğer bir kadın yürekten ağlıyorsa, ağlatan onun yüreğine ulaşmış demektir. Ama o yüreğin değerini bilememiş olacak ki ağlatan, gözünü bile kırpmadan teker teker batırır iğnelerini yüreğe! Işte o zaman koca bir yumruk gelir oturur boğazına kadının. Yutkunamaz, nefes alamaz; çünkü o koca yumruk canını çok acıtır.
Gözleri buğulanır kadının sonra.
Ağlamayacağım, der içinden. Ama engel olamaz işte. Çünkü yüreğine ulaşmıştır birileri ve iğneler saplamaktadır..
Bu acıya ne kadar karşı koyabilir ki bir kadın. Ince ince süzülür yaşlar gözünden; önce birkaç damla, sonra bir yağmur seli...
Ve kadın ağlar; hem de çok!
Sanmayın ki gidene ağlar kadın! Gidenin giderken koparttığı yerdir onu ağlatan, orada bıraktığı yaradır. O yaranın hiç kapanmayacağını, kapansa bile izinin kalacağını bilir kadın; o yüzden ağlar. Ama bilir misiniz, ağlamak kadınları olgunlaştırır. Her damla, daha çok kadın yapar kadınları. Her damla bir derstir çünkü.
Bazen kadınlar ağladığında çogu insan, ağlama niye ağlıyorsun ki, değmez onun için derler.
Bilmediklerindendir böyle demeleri.
Çünkü yürekleri acıyan kadınlar ağlamazlarsa, ölürler. Içlerindeki zehirdir onlari öldüren! Ağlayarak o zehirden kurtulur kadınlar, o irini temizler yaralarındaki!
Çünkü bilirler, o irin temizlenmezse iltihaba dönüsür yaraları.
Dönüşmemesi lazimdır oysa. O yüzden de bolca ağlarlar.
Zaman geçer sonra.
Kadınlar kendilerine sarılmayı öğrenirler. Umarım öğrenirler, yoksa ruhlar sapkın yollara çarpar kendini. Sapan ruhların doğru yolu bulması da yeni acılar demektir. Bunu bilir kadınlar, o yüzden eninde sonunda öğrenirler kendilerine sarılmayı...
Çok ağlayan kadınlar, bir çok seyden vazgeçen kadınlardır aslında.
Her damla olgunlaştırır kadınları evet ama olgunlaştıkça o safça inandıkları aşk gerçeği onların gözünde küçülür. Küçüldükçe değerini yitirir ve işte o zaman kendilerine sarılıp, yeni bir kadın yaratırlar kendilerinden.
Güçlü, yenilmez, mağrur ve aşka inanmayan..
Insanlar soruyorlar çogu zaman neden bu kadar çok bekar kadın var diye; hepsi kariyer derdinde olan. Çünkü inançlarını yitirdi o kadınlar. Zamanında yüreklerine o kadar çok iğne saplandı ki, o kadar çok ağladılar ki! Artık kendilerinden başka bir doğru olmadığına inanıyorlar, o yüzden kendilerine sarılıyorlar.
Çünkü biliyorlar ki sarıldıkları adamlar onları hak etmedi; hem de hiçbir zaman!
Hep bir çıkarları oldu sarıldıkları adamların.
Ee o zaman niye sarılsınlar ki!
Niye sarılalım ki!
Etrafınızda yürekten ağlayan bir kadın varsa
bilin ki olgunlaşıyordur
Bilin ki, gerçekleri kabul etmeye başlamıştır.
Bilin ki, artık aşkın olmadığına inanmıştır.
Bilin ki, sarılacak tek bir doğrusu kalmıştır.
O da kim, ne diye sormayın artık. Çok ağlayan kadınlar, eninde sonunda kendilerine sarılırlar çünkü!
AŞKI ÖZLEYEN KADIN
Söyle kaç yalnız gece vurdu yüreğine
Kaç yastık ıssızlığı yarendi suskunluğuna
Kaçabildin ki özleminden ey ruhu aşka aç kadın
Dindirdi mi bilgelik yolundaki adımların
ruhundaki kıraçlığın acısını
Kaç pişmanlık yumrusu kalmış keşkelerinde
kar etti mi yalnızlığına
Sevilmeye aç ruhunu doyurdu mu
kavganın zafer işareti
Yüzündeki çizgiler ne anlatıyor
kaç yaşanmamış aşkın boşluğunu yani
içine akıtmaktan vazgeç artık gözyaşlarını
geceyi kandırmak nafile
`yaratana ihanetini bağışlamak zor` diyor
sevilmeye yaratılmış bir bedeni gömmek dokunuşsuz zamanlara
cehennem daha ne kadar gerçek olabilir
Ey özleminden sevdalar doğuran kadın
Aşka susamışlığın avuçlamış gözyaşlarını
Ruhunun ağrısı dinsin artık
Mavisi gökyüzünün ha değdi ha değecek yüreğine
Kandırmaların söz geçirmeyecek arzularına yani
Hayat her an yeniden başlamak değil mi
Hiç bir başarının ve hiç bir bilgeliğin pahası
aşkın bir kıvılcımına denk değilken
Çarp bu yalan sandukalarını duvara
paramparça olsun yarattığın bütün kandırmacaların
Bin yalan soğuk bir ejderhanın nefesidir ancak
tek bir itiraf ise aşk yangınlarına gebedir belki de
Bırak elindeki kitapları
sözlere sığınmak gafillerin harcıdır
Sana ait olmayan her kelime sussuzluğunu artırır ancak
sevdayı anlatan her şarkı
sevişmeleri örgüleyen her şiir
dokunmadıkça yaşanmışlıklarına
özlemlerine indirilmiş derin bir vurgundur ancak
Haykırışların doluyor bunca kalabalık sessizliğine
evet pek çok konuşursun sen
ama suskunluğunun perdesidir o vahşi çırpınışların
kurallardan dem vurmayı bırak artık
öğretilmiş ne varsa at uzak sonsuzluklara
yaşamın gerçeklerini de ayır bir kenara
sana dikilmiş milyonlarca gözü de yırt hayal perdenden
inanmadığın her secde alnını yakan bir kor parçasıdır sadece
senden yoksunluğundan ancak kendine zulmün doğar
göğsüne vurduğun darbelerde kaç defa can verdin söyle
ey hasretlerinden aşk damıtan kadın
yıkıp ellerinin tersiyle beklemişliklerini
ve dağıtıp bütün ertelemeleri
coşkunluğunun selinde boğup korkuları ve koşullanmaları
sevda hasretlerini sevişme dolu dokunuşlarda yeşertmek için
daha ne bekliyorsun ey aşkı özleyen kadın ....
Gassan SATAR
Farkında" Olmalı İnsan...
Kendisinin, Hayatın Olayların, Gidişatın Farkında Olmalı.
Farkı Fark Etmeli, Fark Ettiğini De Fark Ettirmemeli Bazen...
Bir Damlacık Sudan Nasıl Yaratıldığını
Fark Etmeli.
Anne Karnına Sığarken Dünyaya Neden Sığmadığını
Ve En Sonunda Bir Metre Karelik Yere Nasıl Sığmak Zorunda
Kalacağını Fark Etmeli.
Şu Çok Geniş Görünen Dünyanın, Ahrete Nispetle Anne Karnı Gibi Olduğunu Fark Etmeli.
Henüz Bebekken "Dünya Benim!" Dercesine Avuçlarının Sımsıkı Kapalı Olduğunu,
Ölürken De Aynı Avuçların "Her Şeyi Bırakıp Gidiyorum İşte!" Dercesine Apaçık Kaldığını Fark Etmeli.
Ve Kefenin Cebinin Bulunmadığını...
Baskın Yeteneğini
Fark Etmeli Sonra...
Azraillin Her An Sürpriz Yapabileceğini,
Nasıl Yaşarsa Öyle Öleceğini
Fark Etmeli İnsan
Ve Ölmeden Evvel Ölebilmeli.
Hayvanların Yolda Kaldırımda Çöplükte
Ama Kendisinin Güzel Hazırlanmış Mükellef Bir Sofrada Yemek Yediğini Fark Etmeli.
Eşref-İ Mahlûkat (Yaratılmışların En Güzeli) Olduğunu Fark Etmeli.
Ve Ona Göre Yaşamalı...
Gülün Hemen Dibindeki Dikeni Dikenin Hemen Yanı Başındaki Gülü Fark Etmeli.
Evinde 4 Kedi 2 Köpek Beslediği Halde
Çocuk Sahibi Olmaktan Korkmanın Mantıksızlığını Fark Etmeli.
Eşine "Seni Çok Seviyorum!" Demenin Mutluluk Yolundaki Müthiş Gücünü Fark Etmeli.
Dolabında Asılı 25 Gömleğinin Sadece Üçünü Giydiğini
Ama Arka Sokaktaki Komşusunun O Beğenilmeyen Gömleklere Muhtaç Olduğunu Fark Etmeli.
Zenginliğin Ve Bereketin Sofradayken Önünde Biriken Ekmek
Kırıntılarını Yemekte Gizlendiğini Fark Etmeli.
Annesinden Doğarken Tertemiz Teslim Aldığı Gırtlağını
60-70 Yıl Sonra Sigara Yüzünden Azrail'e Soba Borusu Gibi Teslim Etmenin Emanete Hıyanet Sayılacağını Fark Etmeli.
63 Yıllık Ömründe Hiç Karnı Doymayan Bir Peygamber'in Ümmeti Olarak Aşırı Beslenme Yüzünden Sarkan Göbeğini
Fark Etmeli.
İNSAN FARK ETMELİ Kİ;...
Ömür Dediğin Üç Gündür,
Dün Geldi Geçti Yarın Meçhuldür,
O Halde Ömür Dediğin Bir Gündür,O Da Bugündür.
Can Yücel